Bir ziyaret sevdası
Bir Kurban Bayram`inin ücüncü günü karar aldik, o aksam arkadaslar arasinda bir ziyafet cekip eglenecegiz. O gün Kurthanim` in ailesi bayram ziyareti icin Alacam`a gitmisti.Evde büyüklerden kimsenin olmamasi bizim amacimiz icinde cok mükemmeldi. Aksama dogru hazirliklari bitirdik. Masamizi muhtesem dösedik. Tam yerlerimizi alacagimiz sirada bizim hic planimizda olmayan konuklar geldiler. Bu gelenler de, bu eve her aksam gelen, mahallenin cocuklariymis. Mahallede de o zamanlar bir tane televizyon var. O televizyonda sadece bu evde. Televizyon salonda. Her gelen cocuk, her normal bir aksammis gibi, salonda yerini aldi ve televizyon izlemeye basladi. Tabi onlar televizyona bakarken bizler yemek yiyemezdik. Onlara da yemeklerimizden ikram etsek, bir iki degildi ki en azindan on cocuk vardi, anneleride yanlarinda tabi. Aslinda onlara da sorabilirdik yemek isteyen varmi diye; ama o an hic bu soruyu düsünecek durumumuz yoktu. Planimiz alt üst olmustu. Yani bizim aksam baslamadan bozulmustu. Saatler ilerledikce huzursuz olmaya baslamistik. Belki bir programdan sonra giderler diyorduk. Onlarda, sanki bize inat, gitmiyorlardi. Bizde onlara gidin diyemiyorduk. O zamanlar hosta karsilanmazdi zaten. Bu arada o nefis köftelerimizde sogumus, acligimizi da unutmustuk. Birden elektrik kesildi. Bu duruma cocuklar cok üzülmüsler ama bizler cok sevinmistik. Artik televizyon calismayacagina göre cocuklar gidebilirler, bizde nihayet yemegimize baslayabilirdik. Gaz lambalarini yaktik. Cocuklarin gitmelerini bekliyoruz. Ama cocuklar hala gitmiyor, elektrigin tekrar gelmesini bekliyorlardi. Isin ilginc yani her tarafta elektrik var, tek bu evde yoktu!.. Epey bir zaman sonra cocuklar evi yavas yavas terketmeye basladilar. Sonuncu cocuk gittikten hemen sonra da elektrik geldi. Ardindan Hacer disardan iceri girdi. Nereye gitmisti de geldi cok ta merak etmistik. Fakat o an bizim icin önemli olan Hacer in nerede oldugu degil, cocuklarin gitmis olmalariydi. Kendisine cocuklardan nasil kurtuldugumuzu sevincle anlatmaya basladik. Hacer ise, suratinda hafif bir gülme ifadesiyle, olayi bildigini söyledi. Yanimizda olmadigina göre nasil biliyordu, dogrusu anlamamistik. Ya bu cocuklarin gidecegi yoktu. Bir program bitti, bir sonrakine baktilar, o bitince bir sonrakine bakacaklar, yani televizyon kapanana kadar burada kalacaklardi. Bende evin catisina ciktim. Sigortayi gevsettim. Cocuklarin gitmelerini bekledim. Sesinizi duyuyordum, hatta cocuklar giderlerken, beni görmesinler diye, kiremitlerin üstüne yattim, cocuklarin gitmesini bekledim. En son cocugun gittigini gördügüm zamanda sigortayi eski haline getirdim. Simdi burdayim dedi. Yani o gecenin bize kalan bir iki saati bir tesadüf sonucu degil, Hacer in bizzat kendisi olmustu. Evet sanirim ilk etapta bir seyi istemek önemli olan, engelleri herhangi bir sekilde asmak; imkansizliklarda bile imkanlari düsünüp bulmak, hele söz konusu, o aksamki gibi, insanlar ise bunu kirici olmadan da basarabilmek… Iyi ki o aksam ay varmis ve ay isigi yardimiyla evin catisina nasil cikacagini görebilmis; yoksa köy gecelerinin zifiri karanliginda catiya cikmak degil, yolunu bile zor bulabiliyordu insan. Ve en önemlisi de o catidan kazasiz belasiz tekrar inebilmisti. Yoksa o gece kendisini bulamazdik… Sonucta biz bize kalmistik ama gece de bitmek üzereydi. Tekrar yemek masamiza döndük. Fakat ne ziyafetten tat almis, ne de biz umdugumuz gibi eglenebilmistik. G. Akbulut