Okullu Olmak
Bir sonbahar günü. Hava cok güzel; benim severek birlikte oynadigim hic bir arkadasim meydanda yok . Cünkü onlar artik okullu olmuslardi. Ben de daha hirkamin dügmelerini iliklemesini beceremedigim icin okula baslamayi hak edememistim. Aslinda mahallemizde benim yasitim cocuklarda var di ama onlar benim en iyi arkadasim degillerdi. Artik zamanimin büyük bir bölümü evin etrafinda geciyor, annemide devamli rahatsiz ediyordum. Aradan bir iki ay gecmesine ragmen bu durumu bir türlü kabul edememistim. Nedense o gün annem dayanamadi Baban kahfeden gelsin seni okula götürmesini söyleyecegim dedi. Artik babamin gelmesini bekliyordum. O gün yol mandirasi sonuna kadar acik, annem magzanin girisinde hasir dokuyor. Babamin gelisini görünce kosarak annemin yanina gittim. Annem babama: Bu kiz okul icin her gün basimin etini yiyor ne yaparsan yap bunu okula alsinlar dedi. Babam anneme karsilik vermedi. Beni yanina cagirdi. Elimi tuttu, okula götürdü. O zamanin okul müdürü benim sonradan ögrendigim sayin Ellialti nin odasina girdik. Babamla müdürün arasinda ne konusma gectigini hatirlamiyorum. Ama hic unutamadigim baska bir konusmayi bugün gibi hatirliyorum: Iceri bir bayan ögretmen (Nesrin PALLI ögretmenmis) girdi ve konusmaya oda katildi. Bir süre sonra bana bakarak Sorun degil ben onunla ilgilenirim dedi. Bu konusmadan sonra artik bende okullu olmustum. Ama ben arkadaslarimin sinifina degil, o bayan ögretmenin sinifina (3. sinif) gidiyordum. Sirada da degil, onun masasinda oturuyordum. Ne kadar kendi sinifinda özel benimle ilgilendigini bilmiyorum fakat o bir gün gelmis, bende artik arkadaslarimin sinifinda yerimi almistim. Böylece hem benim hemde annemin problemi cözülmüstü. Okulun yil sonu, karneler dagitilmis, bana da bir karne verilmisti. Karneye göre de birinci sinifa gecmistim. Ikinci okul yili dönemi icin babam da bana ikinci sinifin kitaplarini almisti. Yine yaz tatili bitmis, okullar acilmisti. Bende ikinci sinifa baslamistim. Bir gün ders basladiginda baska bir ögretmen (Ismail Onbas) sinifa girdi. Ismimi söyledi. Ayaga kaltim. Beni yanina cagirdi, gittim. Boyuda cok uzundu yada ben cok kücüktüm. Göz hizama indi. ve benimle konusmaya basladi. O zamanlar talebe sayisi cok oldugundan dolayi ilkokulun ana binasinin yakininda kücük bir bina daha vardi; orasida sinif olarak kullaniliyordu. Bu ögretmen bulundugum sinifin güzel olmadigini, kendi sinifinin cok daha güzel oldugunu, benim kendisiyle sinifina gitmemi istedi. Sanirim karsi koyamadim. Beni kucagina aldi, önce okulun tam karsisinda bulunan Velinin Memed in bakkalina, bakkaldan bana yiyecek bir sey aldi, sonra o kücük binadaki sinifina götürdü. En ön siradan da bir talebeyi kaldirip yerine beni oturtturdu. Ama ben tenefüs zili calar calmaz okul cantami yüklendigim gibi, eski sinifimin yolunu tuttum. Aradan ne kadar gecti bilmiyorum. Yine derse girmistik. Ayni ögretmen yine sinifimiza girdi. Ben onu gördügüm anda neden geldigini tahmin etmistim. Onu görür görmez siranin altina saklandim. Ismim i cagirmasina ragmen cevap vermedim. Oda sanirim artik beni ikna etmekten vazgecmisti. Ikinci sinif maceramda böyle baslamisti iste… Sonradan ögrendim ki beni yasim kücük oldugundan dolayi okula kayitsiz almislar. Bir sonraki sene kaydim birinci sinifa yapilmis. Ben tekrar birinci siniftan baslamaliymisim. Onda da basarili olamadilar. Ben bir ve ikinci sinif ögretmenimi, beni iki seneye yakinda okutmasina ragmen hic hatirlamiyorum. Ismini bile cok sonralari arkadaslarimdan ögrendim: Gülfem ögretmenmis… Ama ben babamla müdürün odasinda karsilastigim Nesrin ögretmeni ve beni kendi sinifina götürmeye calisin Ismail ögretmeni hic unutmuyorum. Simdi biliyorum ki gecmisten hatirladiklarim hep asiri uclarda; ya cok iyi, ya cok kötü, ya da yasantim boyunca alisilmisligin disinda bir farklilik, bir özellik tasiyorlar. Ve ben her nedense gecmiste yasanmis cesitli olaylarin sadece bu asiri uclarini bellegimde sakliyorum… G. Akbulut