Aşkın Gözü Kördür
Herkesin istisnasız bir hikayesi var, ya tam yada abartılı veya karşılıksız ve hayal dolu. Herkesin hafızasından silemediği şarkıları var, ne zaman duysa heyecanlandığı yada heyecan duymak istediği,hep mırıldandığı, kesilmesini yada bitmesini istemediği. Herkesin bir özlemi var bitmek bilmeyen, bilmediği ve tasvir edemediği. Herkesin bir kutsalı var kalbinde herşeyden ve herkezden gizlediği, aşk diye tabir edebildiği……..
Aşk dediğin neki !
Akıl gözünü kör eden
Kalbi sarhoş eden
İksiri muamma
Bir muhabbeti mahsusa
İnsanda nihayetsiz bir muhabbete müheyya kalp var, bütün kainattaki güzelliklerin hepsine aşık olmaya yetecek, hepsini küçücük kalbinde büyütüp deruhte edebilecek. Hepsiyle muaşeret edip muhabbet besleyebilecek, hepsini masumane sevip aşık olabilecek….
Gönül adını kalpten alır, kalp hissiyatların sultanı gibidir. Acı tatlı her ne varsa kalpte ivme yapar, büyür yada çürür. İnsan hemcinsine ayrı bir alakadarlık duyar hemde haricinde bulunan bütün mahlukattan çok daha fazlasıyla. Tarifi karışmış halen belirsizliklerle dolu bir mucizevi kelime, aşk, kalpte beslenir ve pek aklın keskin ve kararlı kaidelerinden istifadede etmez ya da uzak tutulur. Kalpte bu his aralıksız ve kural tanımadan büyür de büyür…
Yaş ve çevre aşk güdümleyen iki eşsiz parametre. Onyedi onsekizli yaşlarda aşk tabiri oturur kalplere, akıllar karışlar havada ve gönüller perverde olmuş, tabir yerine gelirse gözler yani aklın gözleri körleşmeye yüz tutmuş.. Yaş yirmileri geçmeye başladığında bir çoğu ikinci aşkına geçmiş, bir çoğu aşık olmadığıyla evlenmiş, çok azı halen aşkım diyebildiği ile beraber ve çok daha azı halen aşkı kalbinde yaşatabilen ve umutla bekleyip aşkını gönlünde büyütebilen bir gurup. Kimileri şair gibi hislerinin çoskusunu kalemiyle paylaşıyor, kimileri arabeskte kendine yer buluyor, kimileri sonbahar filmlerinde askini hayal ediyor, figüran oluyor başrol oynuyor. Kimileri çok daha farklı meşguliyetle kendini degiştiriyor, yeni iş, yeni şehir, yeni arkadaş belki yeni ask….
Kırlar, çiseleyen yağmurlar, aheste danseden yapraklar, goncalar laleler, kırmızı güller,menekşeler papatyalar….. Her biri ayrı bir nükte gibi dokunur kalplere, ayrı bir ses verir taze gönüllere. Bazen neşeden uçar gibi keser ayakları yerden, umut denizinde yüzdürür derinden, dokunuverir gönlün nazenin tellerine ses gelir tizden, her hareket ve gölgede arayış verir sevgilideki izden…
Bazende hıçkırık verir hüzün solisti şakıyan bülbül sesinden, pişmanlık verir solan gülden, acı gelir her buğulu gözden, çözülüverir bağları gönlünün dökülüverir susamış mısralar dilinden, döner de döner hep eskilere değiştirebilmek istercesine, iki damla göz yaşı akar bazen ferahlatır hafifçe, biter zamanı birden istemesede, girer hayatin çetin kollarına gene sessizce, gözleri takılsada bir süre hayal meyal yasayan sevgiliye, ve devam eder halen radyodaki şarkı;
Gönlündeki derdi siler atarim
Gönül pınarından coşar akarım
Kış göstermem sana ben hep baharım
Gülü susuz seni aşksız bırakmam …
Üşüdüm diyorsan güneş olurum
Yanarım aşkınla ateş olurum
Dolarım havaya nefes olurum
Gülü susuz seni aşksız bırakmam…
Evet dedik ya, bir iksiri muamma, muhabbeti mahsusa, Aşk denen iksir, tesiri etkili, kolay ayrılmaz kalpten, gönülden. Aslında bir acziyette verir, çaresizlik gibi. Hep bir bekleyiş, umut, bagımlılık gibi.. Hep sevebilmek aşık kalabilmek çok zor bir süreç. Cesaret ister onu hep elde tutabilmek, yani yürek ister onu gönülde yaşatabilmek. Herkese ve herşeye rağmen aşık kalabilmek artik ne büyük maharet.
Yazık ki bir çok aşk var ulaşıldığında tılsımı çözülen, sihri bozulan. Ellerini tutup gözlerine baktığında yüreği unutulan. Sahip olunduğunda heycanın yitirilip bir çok tatlı anının yok olduğu. Sözlerin yalan, gülüşlerin sahte, vaadlerin ve umutların kaybolduğu, zamanın kırık kalpleri hırçınca savurduğu…
Bunlar aşkı tanımadan bilmeden bindiler bir duraksız tirene. Çok emekte vermediler, hiç bir zahmet görmeden yada feragat etmeden hislerinden. Aşk ta ne aradıgını çözememiş ve isyanlardayim diyen. Cehaleti cesaret sanıp kadere yüklenen. Yazık ki ne yazık…..
Tabi ki aşık ol arkadaşım, değerini bil ne olur. Tadında tut herşeyi, kalbinin güzelliklerine aklınıda ortak et. Herşeyiyle sev ve herşeye rağmen sevmeye devam et lütfen. Kırma, mahsun da bırakma tertemiz gönülleri, esirge nefsinin acımasız taşkınlıklarından karbeyaz aşkını. Seni seveni, yüreğinde sakla hep, derinde tut ulaşmasın hiç bir yeni el. Saygı birinci prensip olsun, gülen yüzün buruşmasın hiç, eksilmesin gözlerindeki parıltı ilk gündeki gibi. Hep farkında ol onun, tut erllini bırakmamacasına, Öğren ve öğret hayatı ve paylaş neşeni kederini ve bozma sırrını güzel gidişin…
Hep sevebilip hep sevilebilmek arzusuyla..
FERIT HINDISTAN