Sokak Köpekleri
SOKAK KÖPEKLERİ
1 haftadır evimizin arka tarafına bir köpek gurubu yerleşti. Bu köpekler bildiğimiz sokak köpekleri. Burayı evleri gibi bellediler artık, orada yatıp, orada kalkıyorlar. 1 haftadır bende onları evimin penceresinden izliyorum. İzledikçe bu hayvanlara hayranlık duymaya başlamamın sebebi ise birazdan anlatacağım şeyler.. Kimi siyah beyaz, kimisi alacalı, kimisi kara kimisi de beyaz olan komşularımız bir haftadır burada yaşıyorlar. İnsan sosyal bir varlıktır cümlesinin yanına köpekler daha sosyal bir varlıktır cümlesinin eklenmesi gerek zira çoğumuzun sadece insanlara özgü olduğunu düşündüğü meziyetlerin hepsi fazlasıyla onlarda var. Aralarındaki dayanışma, sevgi gösterileri, tehlikelerden haberdar etme, yiyeceği haber verme şekilleri görülmeye değer. Şu dünyada sadece kendileri gibi, hiçbirisi birinden daha refah içinde olmayan bu can yoldaşları hayatta kalabilmek için birbirlerine eşlik ediyorlar. Zaman zaman başka gruptan köpeklerle düelloya giriyorlar. Geceleri insanlar sokakları terk ettiği zaman gecenin tek hakimi olarak onlar sokaklardalar. Belki de karınlarını emniyetli olması açısından gece doyuruyorlar Enerjilerini daha az kullanmak için ise olsa gerek gün boyu yatıyorlar. Altlarında insanların ki gibi yumuşak yataklar yok. Yatağın ortopedik olması, viskon olması markasının bilmem ne olması gibi bir lüksleri ise katiyen yok. Soğuk bir toprak ve otların üzerine kıvrılıp üzerilerine yağan yağmura, tipiye aldırmadan sanki dünyanın en konforlu yatağının üzerindeymişcesine uyuyorlar yada uyumak zorundalar. Nefesleriyle kendilerini ısıtmak için öyle bir katlanıyorlar ki yukardan baktığınızda onların bir köpek olduğunu anlamanız nerdeyse imkansız. Ne zamanki kımıldıyorlar o zaman canlı olduklarını anlıyorsunuz. Tek dertleri rahatsız edilmeden vakitlerini geçirip o gün hayatta kalmak ve yarına erişmeyi başarabilmek. Sadece köpek olarak yaşıyorlar asla ve asla bir başkası olmaya çalışmıyorlar. Oldukları gibiler hayat karşısında bir bilginin olgunluğuna sahipler. Tehlikeyi korkuyla karşılıyorlar, huzurun ise kıymetini bilir bir halleri var. Güçsüz olanı durup bekliyorlar. Durup dururken birbirlerine bırakın saldırmayı, rahatsız bile etmiyorlar. Aralarında konuştuklarını bile düşünebilirsiniz. Birisi uzaklaşıp tekrar guruba katıldığında uzaktan kuyruğunu sallayarak geliyor, selamlaşıyor. Aralarındaki başka bir köpeği şefkatle yalıyor. Diğerleri de başlarını kaldırarak ona selam veriyor. Kim bilir belki birisi grubun inatçısı, birisi alkıllısı, birisi ise haylazıdır. Haylaz olan dışarıda gördüklerini döndüğünde anlatıyordur. Belki içlerinde akıllı olan onu tehlikelere karşı uyarıyordur. Kimseye eyvallahları olmadan, bankaya bir hesap açmadan, aman efendim canım efendim yapmak zorunda kalmadan, insanlar gibi olmazsa olmaz demeden, hayatın kendilerine sunduklarıyla yetinerek sessiz ve suskun asil, başları dik yaşayıp gidiyorlar. Bu onların hayatta kalma sırrı, belki de mucizesi galiba. Söz hakkı verilse neler anlatacaklar kimbilir. Belkide hiçbirşey anlatmayıp susacaklar. Her birimize hayatta çok şey yaşamış, görmüş birinin bilgeliğiyle ama kırgın bakacaklar. İnsanların onların yaşam alanlarını daraltmalarına kızamadan ama onlarsız da yapamadan metropol köpeği olarak, İstanbul şehrinin içinde bizim aramızda, sessiz sedasız yaşamaya devam edecekler. Tek tesellileri kendilerine şefkat gösterecek, belki biraz karınlarını doyuracak bir parça ekmeği çok görmeyecek, insanlarla ara sıra karşılaşmak olacak. Çünkü onlar metal yığınına dönen şehir yaşantısında bizim ne olduğumuzu hatırlatan bizim gibi kandan candan nefes alan yegane dostlarımız.
Hayvanlarımız..Emanetlerimiz..
ŞERİFE PALLI
21 Şubat 2009- Bakırköy