Yöresel Dilimiz Hakkında
İnternette bir bilgi ararken karşıma çok ilgimi çeken başka bir yazı çıktı. Erbaalı bir emekli öğretmen, kendi bulunduğu yörenin dilini Türk Dil Kurumunun türkçesiyle karşılaştırıp şiir mahiyetinde harika dizeler ortaya çıkarmış. Yazıyı zevkle okudum. Anında beni köyümüze götürüp, yöresel dilimizi hatırlatmıştı. Dizelerin içinde bizim yörenin lisanını da içeren çok benzer kelimeler buldum. Belki Orta Karadeniz de yasayan halkların ortak özelliklerinden sadece bir tanesi. Bu kulağıma çok hoş gelen dizelerin içeriğini sizlerlerle de paylaşmak istedim. Bu paylaşımım şuan hala köyümüzde yaşayanlar için fazla değeri olmayabilir. Fakat anılar bölümünde sevgili Şengül Pallı’nın “aşşa mahle” başlıklı anısında da değindiği gibi, diyasporada yaşayan tüm Şeyhulaş lıların ilgisini çekeceğinden eminim. Hele bir de benim gibi yaşadıkları bir anıları da varsa. İstanbul doğumlu arkadaşlarıma töngelle kreni bir türlü anlatamamıştım. Eğer töngelin muşmula, krenin de kızılcık olduğunu bilseydim, sözlüğü açar başka isimleri varmıdır diye bakardım. Uzun yıllar köyün dışında yaşadığım için köyün yöresel dili ancak duyduğum ya da okuduğum zaman aklıma geliyor. O isimleri tekrar hatırlamak için Sayın Mustafa USTA’nın Kızılırmakta Gülbicen adli romanının dip notlarına tekrar baktım ( bu çok değerli kitabi ilgisini çeken her Bafra`lıya tafsiye ederim). Elleri öpülesi emekli öğretmen Sayın Hayri DOGAN’ ın dizeleri doğrultusunda bende bu kelimeleri aşağıya aktarmak istiyorum. Kendilerine buradan saygılarımı gönderiyorum.
Önce köyümüzün ismi Sulaş tan (SEYHULAS) başlamak istiyorum. Bilmeyenlerin dikkatini dağıtabilir. Sulaş kelimesi bana hemen şeer e (SEHIR) gitmeyi anımsattı. Hele şimdi bu Ramazan ayında Sahur kelimesini pek kullanan olmaz diye düşünüyorum. Biz geceleri hep Temşite kalkardık. Hadi köyün fırınlarında yapılan somun ekmeğimizin yöre dışındakilere anlatabiliyoruz ya Patılı (SAC EKMEGİ)! Yağlı yanıçlar (GÖZLEME) en nefis yemek çeşitlerimizdendir. Bir kaç sene önce bir iznimde bafra da Gençlik caddesinde yürürken ilk defa bir dükkanın penceresinde asılı bir tabelada okumuştum. Annem Sufra (SOFRA) da eksik olduğunda gaşuk (KASIK) getirin der. O yörede büyümeyenler için zordur tabi güncel kullanılan bu dili anlamak. Kelem (LAHANA), cücük (CİVCİV), şibi (ÖRDEK) çiğit (ÇEKİRDEK), atu (ARTIK), aba (ABLA), emmi (AMCA), peşkir (HAVLU), eğsük (EKSİK), güyo (GÜVEYİ, DAMAT), bürük (BURKA), sövelmek (AYAKTA DURMAK), süsetme (SES ETME) irahmetlik (RAHMETLİ), çökelik (MİNCİ), gülükse (Kulucka), ürya (RÜYA), pin (KÜMES) gibi şu an aklıma gelmeyen cok sayıda yöresel isim ve fiiller.
Sayın Hayri Doğan Hocam bizde de Sütunlara DİREK, sırığa CEREK, sayı ya SAYU, sedirlere MAKAT, basamağa BADAL, mandaya KÖMÜŞ, isteğe AHACUK, doğru söze ESSAH dedikleri gibi, gecen yıla BILDIR, ilk sütlere de AVUZ derler. Ama avuz bizde o ilk sütten sekerle kaynatılan bir yemek ismidir.
Köyümüzün üniversite gençleri, ve yarın üniversiteli olacaklar için, hele bir de dilbilgisine ilgileri var ise, değerli bir araştırma konusu. Günümüzde diller ölmekteler. Çeşitliliğin yaşaması, dolayısıyla yarınlara taşınması için ancak bu tür bilimsel çalışmalarla Dilkültürü zenginligimizden taviz vermeyiz. Şimdiden başarılarınızı diliyorum.
Saygılarımla
G. Akbulut – Berlin